4 Eylül 2020 Cuma

HIS (Japanese Film 2020)




Selam gençlik!!! His I didnt think I would fall in love adlı mini prequel dizimizden sonra sizlere yetişkinliklerinden bahsedeceğim filmimizi getiriyorum karşınıza. Öncelikle size önerim daha izlemediyseniz, mini dizimizi izleyip, ikilinin tanışması ve gençlik hallerini gördükten sonra aramıza katılmanız. Onunda yorumunu daha önceki yazılarımdan birinde yapmıştım. İzlediniz ve geri mi geldiniz? O halde filmimiz hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Kemerleri bağlayın!

Konusu: Lise zamanlarında tanışan Shun ve Nagisa’nın aşkı, yıllar sonra üniversiteden mezun olacakları dönemde Nagisa’nın artık önlerinde bir gelecek göremediğini söylemesi ile sona erer. Shun’un hala çocuğu delicesine sevmesine rağmen ikili ayrılmaya karar verir. Yıllar sonra, ufak bir kasaba da yaşayıp kendi dükkanını işleten Shun’un yanına kızı Sora ile beraber Nagisa gelir. İkili birbiri ile zaman geçirince, Nagisa içindeki hislerin hiç eksilmediğini fark eder. 
(Kaynak: Mydramalist)

Buradan sonrası spoiler, dizinin kısaca anlatımı ve benim görüşlerimi içerecektir. O yüzden spoiler yemek istemeyen kuşlarımı sevgiyle kucaklayarak derhal okumayı bırakmalarını öneriyorum, demedi demeyin canlar ben uyardım.

 

SPOİLER!!!


Shun ufak bir kasabada geçmişin bütün izlerini benliğinden silmeye çalışarak sessiz, sakin bir hayat yaşamaktadır. Kasabadakiler bu delikanlıyı çok sever, Shun ise saygılı tavırları ile herkese karşı uzak davranmaktadır. Bir gün evine dönerken kapısında bir kız çocuğu görür. Nagisa kızını da alıp gelmiştir. Artık ilişkilerinin geleceği olmadığını söyleyerek damdan düşer gibi, sevişmelerinin ardından ayrılalım diye Nagisa, küçüklüklerinden Shun'u dünyalar kadar sevdiğine inandıran Nagisa, evlenmiş ve boşanma arifesinde olan Nagisa kızını da alıp minik yavrum Shun'un evine elini kolunu sallaya sallaya geliyor. (Sanırım herkes ne kadar sinirlendiğimi fark etmiştir?) 



''Böyle bir zamanda buraya gelmen doğru mu?'' (Boşanmayı kast ediyor)

''Sanırım beni yanlış anladın. Ne kadar zaman geçti ki üzerinden?'' (Eskiden çıkmaları ve ona geri döndüğünü düşünmesi üzerine diyor Nagisa hazretleri)

''Neden geldin o zaman?''

''Bir hevesle seni görmek istedim.''

Babalı kızlı çocuğun evine yerleşiyorlar. Shun evin içinde ikisini izlerken hep bir kalp acısı var, geçmişi hatırlıyor, şimdiyi görüyor. Kafası çok karışık. Kasabadaki genç kızlardan olan Misato'da uzun zamandır Shun'a yanık, ancak çocuğun uzak kişiliği yüzünden yanına yaklaşmaya çok cesaret edememiş. Ne zaman bir sıkıntısı olsa Shun'a yardım etmeye çalışıyor. Bir gün ona itiraf ettiğinde çocuğun zaten birini sevdiğini öğreniyor, o kişininde onu sevip sevmediğini sorduğunda ise cevap biraz manidar. 'Hayır.' Bu arada Nagisa kendini hemen kasaba halkına sevdiriyor ve Shun'un da herkese karşı soğuk ve mesafeli tavrını değiştirmeye başlıyor. Sora ile vakit geçiren Shun ufaklık ile çok iyi anlaşıyor, ayrılmaz ikili oluyorlar. Nagisa'da Sora'nın velayetini alabilmek için uğraşlar veriyor, ancak işi olmaması ve çocuğun anne ile kalması adlı genel görüş yüzünden işi oldukça zorda. Davanın aleyhine gittiğini öğrenince içip içip soluğu evde alan Nagisa bir anda çocuğu öpmeye başlıyor. Shun şok içinde tabii, hemen adamı itip kendini odasına kapatıyor. Sabah olduğunda ise hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ikisi de.



3lü yılbaşı sabahı mutlu mutlu ağaç süslüyor, güle oynaya fotoğraflar çekiyorlar Herkesin keyfi gıcır derken bir araba sesi duyuluyor dışarıda. Kim dersiniz? Sora'nın annesi Rena. Kadın kızını almaya gelmiş. Çocuğu piyano şu bu ile kandırıp babasından aldığı gibi gidiyor. Nagisa yıkılıyor tabii, ancak elinden bir şey gelmiyor. 

''Evlendim, çocuğum oldu, GAY değildim. Bunca zaman herkes beni yargıladı ve kötü şeyler söyledi. Toplum tarafından normal görülmek istedim. Ama imkansızdı. ben GAYim. Çok erkekle yattım, onlarla beraber oldukça Rena'ya karşı sevgimde o kadar küçüldü. Sonra senin bir kıyafetini buldum, sonunda anladım. Aradığım şey bir erkek bedeni değildi, sendin. Shun''

''Ne dememi bekliyorsun. Gençliğim boyunca benimleydin. Sonra bir anda gittin ve yıllar sonra çocuğunla dönüp hala beni unutmadığını söylüyorsun. Çok bencilsin! Benimle dalga geçme! Tam seni unutmaya başlamışken yapma bana bunu! Neden en başında benimle kalmadın?''


Sayısız özürler eşliğinde Shun'a kendini affettiriyor ve yavaş yavaş arayı kapatmaya çalışıyorlar. Rena ise Sora'yı alıyor ancak iş ile beraber kızına ayıracak hiç vakit bulamıyor. Kadın işinde oldukça yükselmiş ve bu kadar emek vermişken her şeyi geride bırakmak istemiyor. Bir gün annesi içki içip sızdığında evden kaçıp polise gidiyor ve babasını çağırmasını istiyor. Anlayacağınız çocuğumuz tekrar onlarla yaşamaya başlıyor, Nagisa'da boşanma avukatına gay olduğunu ve tüm olanları anlatıyor. Tahmin ettiğiniz gibi davayı kazanması artık çok daha zor. Karısını aldatıp bir erkekle yaşadığı, hatta Shun'un metres olduğu lafları dolanıyor. Sora için çok uğraşıyorlar. Hatta davayı kazanma noktasına geliyorlar ancak Nagisa son anda velayeti karısına bırakmak istediğini söylüyor, içtenlikle özür diliyor tüm yaşananlar için, yani gay iken onu kullanmasından dolayı. Kadının o öğrendiği sahnelerde içim parçalandı benim, Rena'ya çok üzüldüm. Nagisa çünkü onu gerçekten kullandı, yazık kadıncağıza... Neyse. Rena ise Sora'nın kendi ile mutlu olmadığını fark etmesi üzerine geri filmin sonunda anladığımız kadarı ile Sora'yı Nagisa ve Shun'un yanına getiriyor. Tüm kasaba halkı gay olmalarına rağmen ikisini kabul ediyor. Bunun olamasında dizinin baba karakteri olan Ogata'nın rolü büyük, nur içinde yatsın abimiz. Filmin sonunda herkes mutlu mesut bitiyor.


Film güzeldi, durağan ama güzel. Beni illet eden yeri de çoktu. Rena'ya gerçekten inanılmaz üzüldüm. Ailesi kıza acıyor, gaylere ölüm modundalar. Kadıncağız işine tutunmuş yaşamaya çalışıyor. Çok zor bir kareydi benim için, o nefret ettiğim toplum dayatmasının hasını gördüm. Kullanılan kadını gördüm. Sinirlerim hopladı. Neyse. Gerçekten gençliklerinde Nagisa, Shun'u çok sevmişti, içime işlemişti o naifliği. Bu terk edip gitme ve tüm saçmalıkları ondan beklemezdim ancak toplum dayatması ve baskı o kadar lanet bir şey ki ona da bir parçam kızamıyor. Gerçekten anlıyorum sanırım. Yaptıkları doğru değil ancak haklı bir sebep. Bu bir nebze olsun ona olan sinirimi bastırıyor. Aslında yaşadığı korkunç bir şey, hiç mutlu olmayacağı bir hayata zorluyor kendisini ve beklenen sonuç olarak patlama noktasına ulaşıp yanında herkesi sürüklüyor malesef... Shun ise ah Shun... Benim üzümlü kekim. Seni çok sevdim. O dingin gözlerinde ne fırtınalar esiyor, ne acılar çekiyor... Her karakter çok gerçekçiydi. Sinir olduğum tek insan Nagisa oldu, ancak onu da anladığım için kızıyor ancak yine de seviyorum.


Ayrıca Shun'u oynayan Miyazawa Hio'nun görselliğini ayakta alkışlamak istiyorum. Vay anasını dedim.

Puanım: 8/10.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

I PROMISED YOU the MOON (Thai-2021)

Herkese merhaba! Uzun zaman oldu, herkesin keyifler iyi mi? Umarım iyidir, çünkü muhtemelen bu yazıyı okurken canınız sıkılacak ya da atlatt...