1 Temmuz 2021 Perşembe

I PROMISED YOU the MOON (Thai-2021)

Herkese merhaba! Uzun zaman oldu, herkesin keyifler iyi mi? Umarım iyidir, çünkü muhtemelen bu yazıyı okurken canınız sıkılacak ya da atlattığınız hayal kırıklığını bir daha hatırlayacaksınız. Farklı düşünen varsa gelin konuşalım ancak şahsen ben tüm sezon boyunca ya göz devirdim ya delirdim ya da sinir krizi geçirdim. Bu kadar. Yani diyecek çok şeyim var aslında ama nasıl giriş yaparım nasıl bu sıcakta bir köşede yığılmadan gerilen sinirlerimle yazabilirim bilmiyorum. Son bölümü 2 gün önce izleyebildim, sakinleşmek ve birazcık daha ılıman yaklaşabilmek için araya biraz zaman sokmak istedim açıkçası. Finalin yayınlandığı gün gelen kesitlerle büyük hayal kırıklığı yaşadım falan ama sonra bir dinginlik geldi. Hepsini konuşacağız. Uyarmak isterim bu ilk sezon ki gibi her şeyi tek tek anlatıp övgüler yağdırdığım bir yazı olmayacak.

Öncelikle bilmeniz gereken dizinin ikinci sezonuna adı veren ‘I PROMISED YOU the MOON’ ne anlama geldiği. Tutulamayan sözler demekmiş, oldukça manidar oldukça acı ve oldukça can sıkıcı bir haklılığı var adının.  O halde hazır mıyız? Hadi başlayalım, öncelikle meditasyon yapmanız önerilir. Uyarmadı demeyin!..

 



Konusu: Artık Teh ve Oh Phuket'e veda edip, kazandıkları üniversiteler için Bangkok'a taşınmış mutlu çiftlerdir. Ne var ki zaman geçtikçe arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçiren Teh'in Oh'a karşı hissettikleri değişmeye başlar. Daha da kötüsü Teh, tiyatro klübündeki kıdemlisi Jai'den hoşlanmaya başlamıştır ve Oh bunu fark eder. Oh ve Teh bu engelleri aşıp mutluluğu bulabilecek mi? (Kaynak: Mydramalist)

 

Buradan sonrası spoiler, dizinin kısaca anlatımı ve benim görüşlerimi içerecektir. O yüzden spoiler yemek istemeyen kuşlarımı sevgiyle kucaklayarak derhal okumayı bırakmalarını öneriyorum, demedi demeyin canlar ben uyardım.

 

 

SPOİLER!!!

 

Sezonun ilk bölümünün açılışını bir marketten Teh prezervatif alırken yapıyoruz, o şapşal hallerine gülüyorsunuz (ki muhtemelen bu tek güldüğümüz yerdi?), taş-kağıt-makas oyununda kaybettiği için bu ulvi görev ona düşüyor ve devamında olanları sizin hayal gücünüze bırakıyor sayın yönetmenimiz, biz kendimizi denizin kıyısında sular bedenlerine çarparken birbirlerine sarılmış gökyüzünü izlerken görüyoruz ikiliyi. Sence nasıl olacak hayatımız diye soruyor Oh ayı izlerken. Yüzü durgun, Phuket’i arkada bırakıp yeni bir yola adım atacağı için korktuğu fersah fersah belli ediyor kendini. Teh ise heyecanlı olduğunu ve zamanla göreceklerini söylüyor ve kendimizi bir anda Bangkok’ta buluyoruz. Hoon (benim canım aşkım Hoon) ve annesi Teh’i yurda yerleştirmeye geliyorlar. Oda arkadaşı pek konuşmayan biri, daha doğrusu Teh ile pek muhattap olmamayı tercih ediyor. Vakit artık ayrılık vakti ve annesi ona şans getirmesi için tılsım uzatıyor. Hem de 2 tane. Teh şaşırıyor neden iki tane diye. Biri senin için diğeri ise Oh için diyor annesi. Şokta tabii, abisine sen mi söyledin diye çıkışıyor ama annesi kendinin anladığını söylüyor, birbirinize iyi bakın ve hayatınızı dolu dolu yaşayın diyerek kabul ettiğini oğluna sonuna kadar belli ediyor. Açıkçası bu rahatsız olduğum ilk nokta dizinin ikinci sezonuna dair, o kadar yüzeysel ve üstünkörü işlendi ki Teh ve annesinin o beklediğimiz konuşması, Teh’in out closet durumu. Yani bence büyük eksilerden biri buydu.



Sonra Bangkok sokaklarında buluyoruz kendimizi, Teh ve Oh sonunda orada buluşuyorlar ve Siam Center’da yemek üstü akvaryum keyfi yapıyorlar. (Eğer gitme şansınız olursa mutlaka uğrayın, inanılmaz bir akvaryumu var zaten dizi de birazını bize gösterdiler ama efsane bir yer, hatta gitmişken Madam Tussaud’a uğramayı da ihmal etmeyin. Hepsi yan yana zaten, internetten uygun fiyata alabiliyorsunuz, gişe de almayın sakın pahalıya geliyor. Ve alışveriş işini de Siam Center yapmayın, hep marka dolu ve çok pahalı ama efsane güzel ve değişik şeyler var ancak Outlet tarzı bir yer vardı çok ucuza şu an adını hatırlamıyorum ancak orayı tercih etmenizi öneririm. Yok para bol bende canısı derseniz helali hoş olsun, yerime de harcayın. Şahsen ben baya züğürt gezdim, aç gezdim ama iyi gezdim o yüzden ucuz yerleri bana sormalı sjdhk Neyse kamu spotum bu kadar.) Beni en şaşırtan şeylerden biri Teh’in ilk bölümde taktir ettiğim en azından karakter gelişimi oldu. Herkesin ortasında elini tutması, onu öpmesi falan, sonra ilerleyen sahnelerde tiyatro klübü-okul-Oh arası vakit ayırmak için çabalaması, Oh’un gönlü olsun diye birçok şeyle uğraşması falan hoşuma gitti, dedim bu cidden adam oluyor sanırım ki ilk sezon bazı konularda bizi delirtmişti hatırlarsanız. Bencildi, korkaktı ve bunların en temelinde yatan problem ise cinsel kişiliğini kabul edemiyordu ama hayır bize ilk bölümde artık kendinden emin, Oh ile olan ilişkisi için insanların ne düşündüğünü önemsemeyen daha cesur bir Teh gördük ki bu benim Teh’e aferin beni yanıttın kerata dediğim tek yer oldu sanırım. Çünkü devamında ömrümde nadir gördüğüm bir karakter çöküşü yaşadık, neyse geleceğiz dağıtmadan devam ediyorum ben. Annesinin onları kabul ettiğini söylüyor, delicesine seviniyor Oh. Yürürken bir afiş görüyorlar ve Teh bir gün bizde böyle olacağız diyor, ikimizde ünlü olacağız ve hep birlikte kalacağız. Söz veriyor, bir de bakıyorsunuz birçok şey için her bölüm bir söz vermiş, tutamayacağını bilse bile.



Teh tiyatro klübüne katılır, aslında oyunda yer almak ister ama şansına seçmeler bitmiştir ve Jai ona sahne arkasında yer verebileceğini söyler. Sizi ufak arkadaş grubuyla tanıştırayım. Kim grubun tek kadını, uzun zamandır kendini gösterebileceği bir rol kapmak için didinip duruyor ama her çaldığı kapı cevapsız kalıyor ama yürekli ve sevimli hatun kendisi. (Pis kandırıkçı sayfalar dizi öncesi Jai ve Kim sevgili olacak demişlerdi. Keklendik. Çok pis hem de.) Top, billboardları süsleyen oldukça iyi yapımlarda yer alan ünlü bir sima ve Teh’in rol modeli, kendisinin büyük hayranı diyelim. Ve Jai… ah Jai. Yönetmen olmak isteyen, insanı çok iyi gözlemleme yeteneğine sahip olan pek yakışıklı abimiz. (Kendisini normalde de inanılmaz severim Obi canım yerin bende hep ayrı) Ve tiyatro klübü bir oyun hazırlığında, Teh gece gündüz provalar-ev-okul-Oh arası koşturmalar arasında çok yoruluyor hatta uyku saatleri 3’e iniyor buna dayanamayan Oh bir süre yurdunda kalmasını ve oyun bitince yine vakit geçirebileceklerini söylüyor. Ve tüm bunlar olurken Oh hep yalnız, tek başına. Teh’i göremez oluyor, okulda arkadaş edinemiyor, evine ve arkadaşlarına özlemi bir gün tanıştığı bir arkadaş grubunda onu gözyaşlarına boğuyor ve o an onun ne kadar yalnızlık çektiğini ve mutsuz olduğunu görüyoruz. Ama iyi bir şeye vesile oluyor ve bende her ne kadar Teh sevmese de inanılmaz iyi arkadaşlar ediniyor. Çok yardımsever, kafa ve iyi çocuklar. Çok diğer karakterleri tanıtmayacağım ama Q’nun bizim için potansiyel Bas olduğunu bilmenizi isterim. Yeri geldi Oh için şövalye yeri geldi ağlayacak omuz yeri geldi sığınağı oldu, çok iyi çocuktu çok. Böylece Teh kendi hayatıyla uğraşırken Oh’ta bir yanda kendini farklı bir çevrede buldu ve yavaş yavaş aslında kendini tanımaya da başladı.

Teh’in oyunu çok beğenildi, devamı istendi ve aralarındaki bu yavaş yavaş başlayan uzaklaşma daha da arttı. Oh kendini arkadaşlarına, Teh ise kendi arkadaşları ve oyunlarına kaptırdı.



İkinci seneye geçtiklerinde girdiği seçmelerde her defasında *kız gibi davranması* üzerine elenince, okuldaki derslerinde oyunculuğu yapmakta iyi olmadığını fark edince Oh istediğinin bu olmadığını anlamaya başladı ve şans eseri arkadaşlarının reklamcılık dersinde bu konuda ne kadar iyi olduğunu ve bunu yapmak istediğini fark etmesiyle bölüm değiştirmeye karar verdi ki maalesef Teh bunu iyi karşılamadı ve arlarındaki büyük darbelerden birini bu vurdu. Teh’in Oh ile artık ortak noktaları olmadığını düşünmesine sebep oldu, çocuğun arkadaş grubunu meshul tuttu, Oh ile daha az ve okuldaki arkadaşları ile daha fazla vakit geçirir oldu ve bir anda kendimizi ilk sezon o aptal hareketler yapan Teh’i izlerken bulduk yine. Seçmeleri kazanamayınca arkadaşları ile gittiği yemekte yanlarına gelen Oh’a karşı soğuk davranışları, çocuğu herkesin önünde rencide etmesi, onu hep küçük gösterecek şeyler söylemesi… Ah o an öyle bir ekranın içine girip kafasını masaya çarpmak istedim ki size anlatamam. Oh ise Kim gibi uğraşıp başarısız olup durayım mı diyince işler daha da çığrından çıkmaya başladı. Ağzından bir anda kaçtı ama Kim duydu bir kere ve Teh arkadaşlarımın yanında nasıl böyle yaparsın diye bir güzel azarladı, sanki kendisi çocuğu dakikalardır orada ezmiyormuşçasına hem de dingil. Değiştin artık, o arkadaş grubun seni değiştirdi diyip durdu Oh ise peki ya gerçek ben buysam ve onlar kendimi bulmama yardım ettiyse, beni artık sevmeyecek misin diye sordu. Teh ne dedi peki? Belki de. Oh’un o gözündeki oluşan hayal kırklığı… Ah dana yine ağzı beyninden önce konuştu ve Oh’u gözyaşlarına boğdu. 1 hafta kadar konuşmadılar. Kim ve Top’un mezuniyet günü Kim’in hostes olmaya karar veridğini öğrendi ve kadına neden hayallerinden vazgeçiyorsun diye yağdı gürledi, sanki üstüne vazife gibi. Kadın ona hayatının zorluklarından bahsediyor, mecbur olduğunu ve bazen her ne kadar hayalin olsa da gerçek hayatın seni geri koyduğunu ve gerçekçi düşünmeye ittiğinden bahsediyor ama dinleyen kim… Ortamda ki en büyük drama queenliği yaparak kaçıp gidiyor, ondan haber alamayan arkadaşları da Oh’a haber veriyorlar ve Oh yine o lafları yutup endişelendiği için çocuğu aramaya koyuluyor ve buluyor da.




‘Özür dilerim. Haddimi aştım.’

‘Yıkılmıştım.’

‘Korkmuştum. Her şey için. Arkadaşlarını suçlamak istedim çünkü eğer bunun kendi fikrin olduğunu düşünseydim beni terk edeceğinden korktum.’

Ve yine yüce yürekli Oh affetti. Ona anlayış gösterdi. Sorunlarını bana söyle konuşarak her şeyi aşarız dedi. Yine Teh kendini kabul ettirdi.




Geldik sezonda en nefret ettiğim bölüme. Bu bölüm 1 saat ya gençler sanırım Oh sadece 10 dakika vardı. BU bölüm özet geçeceğim anlatmak bile asabımı bozuyor. Biz bu bölüm birlikte vakit geçiren kıdemli ve alt sınıfın yavaş yavaş birbirine karşı olan çekimini gördük. Sanki birbirini yeni tanıyan ikili ne kadar ortak özellikleri olduğunu fark edip aşık oluyorlardı. Hava da o ufak cinsel çekim vardı. Teh her defasında Oh ile ne kadar uzaklaştıklarından, artık onu tanımadığından bahsediyordu. Tüm suçu ona, çocuğun arkadaş grubuna atıyordu. Oh okul projelerinden geri kalan her vaktini ona ayırıyor, Teh ise Jai ile başbaşa yemeğe gidiyor ama arkadaşlarımlayım diye yalan söylüyordu. Adamın ona ilk seksini hatırlamak için onunla yatmasını söylediğinde Oh ile sırf adam dedi diye yatıyordu (diğer sebebi de adama karşı hissettiği cinsel gerilim) ki yavrum Oh gülümseyerek uzun zamandır bu kadar özel olmamıştı özlemiştim diye gülümsüyordu. Erik şarabından nefret ettiği halde Jai ona verdi diye bayılarak içiyordu. Adam ne dese yaptı. Oh ise işlerinin ardından onun için poster ayarladı, gelen teklifleri kibarca reddetti ve sonuna kadar yine saf aşık halinde devam etti.



Afişi teslim edeceği gün ise prova odasının kapısında kalakaldı. Teh ve Jai öpüşüyordu, hem de baya ateşli bir öpüşme. Prova mıydı? Yoksa başka anlam taşıyan bir öpüşme miydi? Emin olmak için gözlemlemeye başladı. Ki aslında öpücük Jai’nin Teh’i karaktere girmesini sağlamak için yapılan bir şeydi. (Size Jai hakkında biraz aydınlatmak isterim. Kendisi ilk yılında James adında biriyle çıkıyor, adam da yönetmenlik okuyor ve kıdemlisi. Bu yazılan IPYTM adı geçen senaryo ona ait ve Teh’i başrol olarak oynatıyor ve öğreniyoruz ki bu aslında James ve kendi hikayesiymiş. Bitirme tezi olarak ikisinin hikayesini anlatıyor. Oyunu için öğretmenleri ile gizli bir aşk yaşıyor, Teh karaktere daha iyi girsin diye ona karşı olan ilgisini kullanıyor. Kesinlikle etik bir karakter değil ancak kızdığım ya da nefret ettiğim bir karakterde değil. Oldukça gerçek hayatta var olan ve sizi yolunuzdan saptırmaya çalışan sadece çıkarlarını düşünen biri gibi düşünebilirsiniz. Oyunu için Oh’u ona unutturuyor ve bunun için Teh sağolsun çabalamasına gerek bile kalmıyor.) O gün hiçbir şey olmamış gibi davranıyor Oh, ertesi gün afişleri teslim ayağına gelip provayı izlemeye kalıyor. Teh bir tutuşuyor tabii oynayamıyor ama Jai onu köşeye çekip kulağına bir şeyler fısıldayınca baygın bakışları eşliğinde büyülenmişçesine oynuyor karakterini. Oh’un kafası daha da karışıyor. O yüzden Jai’yi tek gördüğü bir an da soruyor. Sizi gördüm, neden öpüşüyordunuz? Aldığı cevap ise biraz komik. O bir oyuncu, birileriyle öpüşecek. Her defasında böyle paranoyak mı davranacaksın? Iıııı şey, hayır?



Akşam arabada oturduklarında aynı soruyu Teh’e de sordu. Başta kalakalan Teh hemen sadece oyun için olduğunu ve role girmekte zorlandığı için Jai’nin ona yardım ettiğini falan geveledi. Komik olansa aslında senaryo da öpüşme bile yok ve bunu Oh’ta biliyor. Neyse yine araya soğukluk girse de Oh alttan almaya karar verdi ve geldik oyun gününe. Her şey güzel, Oh çiçeğini de almış gelmiş. Oyun beğeniliyor, hatta Teh bir yapımcıdan cast teklifi bile alıyor ama o anca sevinçle Oh’a sarılacağı yerde o her tarafta gözleriyle Jai’yi arıyor büyük haberi vermek için. Oh kırgın gözlerle izliyor tabii ama diyor hayır kötü düşünme Oh. Sonra ise oturuyorlar, eğlenceye gidilmiş herkesin keyif yerinde. Teh ise gözleriyle hep Jai’yi kesiyor, adam kalktığı an tuvalet diyerek koşuyor arkasından ki Oh elbette yemiyor bunu. (Allahım sanki Türk dizsi anlatıyorum yazarken fark ettim, neler yaşandı bu dizi de yaa???)

Jai’yi bir köşede oturmuş buluyor hemen ufak tefek sohbet ediyorlar.



‘Seni özleyeceğim. Ben Akin’in sende benim faeng’imdin (sevgili).’

‘Teh tüm bunları oyunum için yapmıştım, hepsini planladım.’

‘Her eylemin altında bir gerçek yatar demiştin. Tüm olanları bir anlamı yok muydu?’ (Yazarken bile tepem atıyor hala)

‘Sadece oyunum başarılı olmasını istedim.’

‘Bana bunu yapma.’

‘Asıl sen yapma. Bir oyuncusun, kendini kontrol etmelisin. Her defasında böyle olmamalısın, bu da benim yönetmenlik şeklim. Bunu kabullen.’



Ve bu sözlerle onu orada bırakıp gitti, Teh ise üzgün üzgün Oh’un yanına döndü. Bakın tekrar yazıyorum. Oh’un yanına döndü. Aşkını itiraf ettiği adamdan red alınca sevgilisinin yanına döndü. Teşekkür ederim devam ediyorum. O ara karaoke var bunları sahneye çıkartıp şarkı söyletmeye başladılar. Teh malı ise sahnede Oh ile şarkı söylüyor güya ama gözler Jai’de. Sözleri onun gözlerine bakarak söylüyor. Eh tahmin üzerine bu bardağı taşıran son damla oluyor ve bazı şeyleri artık kabullenmek istemese de görmezden gelemiyor Oh ve ortamı terk ediyor. Dingil Teh peşinden gidiyor tabii.

‘Daha ne kadar kör gibi davranmalıydım? Beni aptal mı sanıyorsun? Beni aptal mı sanıyorsun?’



O çiçekle ağlayarak buna vurdu da vurdu, dedim içimden az da suratına vur, hatta asıl çüküne geçir ama yok çocuğum ağlayarak oradan sinirle gitti. Sonra noldu peki ahahahahha hala eğleniyorum o anda. Bu Teh dingili ağlarken bir dönüyor Jai orada tüm sahneyi görmüş böyle umutla bakıyor adama ama Jai arkasını dönüp bakmadan ortamı terk ediyor, onu afedersiniz göt gibi bırakıyor. Diyorum içimden oh olsun sana ohlarım olsun sanaaa, daha da beter ol. Neyse.

Yine tabii Jai’den yüz bulamayan Teh af dilenmek için Q’nun evinde kalan Oh’un kapısına dayanıyor. Çok üzgünüm beni affet, senden ayrılmayı bir an bile aklımdan geçirmemiştim, hem onu görmeyi bıraktım inan bana diyor. Bakın hele lafalara. Eğer Jai orada seni reddetmeseydi bu konuşmayı yapıyor olur muydun? Asla. Hem sen değilsin konuşmayı kesin, Jai. Şunda anlaşalım. Aldatmak birisiyle yatmak, öpüşmekte değil aslında. Kalbinin kayması, onu farklı şekilde düşünmende yeterli. Fiziksel temastan daha öte ve daha aşağılayıcı bir şey. Oh aldatıldı, hem de Teh yüzsüzce gelip ayaklarına kapanmaya kalktı.



‘Sana artık güvenmiyorum. Aradığın şeye sahip değilim, belki de en başından beri o ben değildim. İleri de sonunda ona sahip biri gelirse ne yapacaksın? Gideceksin.’

‘Oh hayır-‘

‘Ayrılalım. Defol.’

Oh ağlarken Teh üzgün ayaklarına yatarak ortamı terk ediyor mecburen. Kaybettiğini çocuğu anlıyor. Şirket teklifi ile diziye başlayacak ama bunun için Oh ile olan tüm fotolarını silmesini istiyorlar ve yapıyor. Sanki Oh hiç hayatında olmamış gibi yaşamaya başlıyor ve son bölüme geçiyoruz.



Aradan yıllar geçti diyorlar insan bir 3-5 sene bekliyor ama altı üstü bir yıl geçmiş neyin tribi bu diyor insan. Teh daha son sınıfta tezini yapacak ama senaryo için konu bulamıyor. Çok ünlü bir oyuncu olmuş, hatta rol arkadaşı kadınla çıkıyor ki onunla da özür dilerim diye ayrılıyor ahahah Teh tam bir şezo. Bana bakmayın acayip kılım Teh’e izninizle bulduğum yerde kendisine 3-5 giydirmek istiyorum. Ancak hayatından hiç mutlu değil, Top ile konuştukları bir gün ne kadar boş ve mutsuz hissettiğinden bahsediyor. Oh ise çok başarılı olmuş okulunda, daha ilk sunumunda bir iş yerinden teklif alıyor. Arkadaşları ile araları çok iyi ve Teh’i ekranlarda gördüğünde yüzünden hafif bir tebessümle izliyor. Teh’i atlatmış ve onu geride bırakmış, kendiyle çok daha barışık, kendini sevmeyi öğrenmiş bir Oh görüyoruz ve bu insanı çok mut ediyor. Bu arada Q’nun da aslında Oh’a boş olmadığını ama çocuğun travmatik son ilişkisi ve arkadaşlıklarını bozmamak için adım atmadığını fark ediyoruz, ah ah Oh mal cidden sizin gibi (Bass ve sen) çocuklar varken bu mal Teh neymiş? Neyse bir gün yapacakları görüşme için beklerken bir de kimi görsün Teh, Oh tam karşısında. Tuhaf ve saçma bir ortam oluyor aralarında ama ufak tefek konuşuyorlar, Oh ona tezi hakkında fikirler veriyor, kadınla çıktığını ve ayrıldığını öğrenip onu yine biri için çabalamadan bıraktığı için azarlıyor falan ama genel olarak Teh’i geri de bırakmış ve bazı konular hakkında rahatça konuşabilen bir Oh görüyoruz. Sanırım onun bu hali de Teh’i şaşırtıyor ve onu unutmuş olmasına üzülüyor.



Teh tez çalışmasının gösterisi için onu davet ediyor ki bunun yanında Hoon bebeğimin düğün davetiyesi de var, Oh’ların otelinde yapacaklar düğünü. Oh oyuna gidiyor ve oyunun aslında ikisinin hikayesi olduğunu fark ediyor. Eski anılar beynine doluşuyor ve daha oyunun başlarındayken daha fazla izlemeye katlanamayarak ortamı terk ediyor. Teh’te arkasından tabii.

‘Ne istiyorsun?’

‘Mutlu olduğum bir anı yapmak istedim ve benim en mutlu anım sensin. Yeni insanlarla tanıştım, bana ilgi gösterdiler ve iyi hissettirdi. Seni atlatmama yardım ettiler ama o gün seninle karşılaştığımda yeniden aşık olduğumu hissettim. Lütfen yeniden başlayamaz mıyız?’

‘Bana önceden söz vermiştin. Biliyor musun merak ediyorum, beni her sevdiğini söylediğinde içten miydi? Eğer öyleyse aynısını başlarına nasıl hissedebilirdin? Şimdide gelmiş sana inanmamı mı istiyorsun.’



Red cevabı ile Oh oradan ayrıldığında zil takıp oynayacaktım. Çok ciddiyim kalkıp göbek atasım geldi dedim işte bu, güçlü duracak ve kendi hayatına bakacak. Oh’tan çok umutluydum o an. Ama sonra yalan oldu bizim iş. Devamı geliyor.

Sahneye kim geldi bilin bakalım??? Bas beybisi. Biz tabii minnoş kekimizi görmekten dolayı 4 köşeyiz. Pekte yakışıklı olmuş çocuğumuz. Yumuş yumuş olmuş izlerken Oh Bas’a akıl danışıyor, böyle böyle oldu sence ne yapmalıyım diye. Yani şimdi onu seven çocuğa gelip bunu sormasına mı yansın insan, Bas’ın ciddi ciddi yorum yapmasına mı yoksa Oh’u dönmesi için cesaretlendirmesine mi? Açıkçası Bas’a içim gitti. Orada bunun iki sonu olduğunu söylüyor ya denediğin için aynı hataya düşer ve üzülürsün ya da şansını verip mutlu olabilirsin. Bu riski almadan neler olacağını bilemezsin değil mi diyor. Haklı aslında. İlk sahneyi gördüğümde onu dönmesine ikna ettiğini düşünüp biraz kızmıştım ama baştan sona adam akıllı baktığımda aslında hiç de öyle olmadığını fark ettim. Oldukça mantıklı ve gerçekçi bir yorumda bulundu, hatta taraf tutmadan böyle bir konuşma yaptığı için içimden dedim ki aptal Oh yine bize gül gibi çocuğu bıraktığını kanıtladın. Aptal Oh, hem de çok aptal.



Oh kafası karışık düşünüyor. Teh’in ona ayrıldıkları dönem attığı mesajları hiç okumamış ama bu sefer bakıyor onlara. Teh ne kadar üzgün olduğundan, ondan nefret etmekte sonuna kadar haklı olduğundan, kimsenin onun yerini dolduramayacağından falan bahsediyor. Pişman olduğunu dile getirdiği her an Oh’un gözünden bir damla daha düşüyor ve biz kendimizi Hoon’un düğününde buluyoruz. Tüm eski grup toplanmış, bir tek Oh eksik. Eski günlerden konuşuyorlar, Hoon’u tebrik ediyorlar. Her şey yolunda gibi görünüyor ama Teh aslında içten içe kahroluyor. Derken Oh geliyor. Buraları anlatasım bile yok pufs akshkajh Oh’un annesi ile konuşuyor, Hoon’u tebrik ediyor ve tüm bunlar olurken Teh’in gözleri parlıyor, umutlarının yükseldiğini hissediyor ki zaten Oh’un kabullenmişliği buram buram belli ediyor zaten kendini. Asıl komedi sahne geliyor. Gelin buketi atılacak, kim tutuyor bilin bakalım? Oh asbhjkda Allahım. Gevşek birkaç espri bekledim ama olmadı ortamda neyse.

Teh sahilde okyanusu düşünceler içinde izlerken yanına Oh geliyor.



‘Hep sorun yaşayacağız. Artık büyüdük ve değiştik, baksana artık birbirine aşık olan o ilk kişiler değiliz.’

‘Demiştin ya kimse senin yerini dolduramaz diye, kimse senin de yerini dolduramaz.’

‘Gülen gözlerini görmek istiyorum, gülünce ortaya çıkan gamzelerini görmek istiyorum, seni merak ediyorum. Yarınlar için söz vermesekte olur, sadece anımızda beraber olalım. Ben seninle olmak istiyorum. İleri de problemlerimiz olursa konuş benimle. Çözmeye çalışalım ve eskisi gibi kolay pes etmeyelim, olur mu?’

(Yine Oh konuştu, yine o orta yolu buldu ve olan her şeyi sineye çekti ki sanki suç onunmuş gibi bir konuşmaydı. Kafalar bir milyon.)



Öpüşme, zırlak bir Teh ve duygulanmış bir Oh. Sonrasında da Teh IG hesabına ikisinin fotosunu ekliyor, evet dedim diyerek buket ile ki bunu herkes görüyor Top, Kim (çıkmaya başlamışlar), tüm arkadaşları Oh’un (üni ve lise) ve Jai. Ne yaptın diyor Oh keşke paylaşmasaydın, sen ünlüsün. Teh ise al işte ilk uğraşmamız problem ve dizimiz bitiyor.

Pekala sanırım yazarken bende bittim. Şimdi genel eleştiri yapmam gerekirse, bahsettiğim gibi büyük bir hayal kırıklığıydı benim için. Aldatmayı meşrulaştırmayı ve aldatılan kişinin yine bir noktada o kişiyi geri de bırakamayıp kendi ayakları üzerinde durup hayatını daha mutlu ve kendinden emin ilerlemesi yerine yine geçmişteki anılar ve ilk aşk sevdasında tutuklu kalan bir hikaye gördük. ITSAY çok özeldi, çok anlamlıydı ve gerçek bir ergenlik iç karmaşasını bize dolu dolu vermişti. Teh’in o iç karmaşasını, kafa karışıklığını içimize kadar hissetmiştik. Bencil bir karakterdi, karşının duygularını önemsemeyen ve kendi kafa karışıklığı içinde etrafını da üzen ama bir şekilde sonlarında kendini bulup bunları düzeltmeye çalışan, sevgisi için kabulleniş ve emek veren bir karakterdi. Gelişim açısından çok başarılıydı ancak IPYTM geldiğimizde ilk bölüm beni hayretler içinde bıraktı çünkü Nirvana yapmıştı, gerçekten anlayışlı ve Oh’a çok değer veren bir Teh gördük. Dedim ki utan Özge çocuğa haksızlık etmişsin, baksana nasıl da titriyor Oh’un üstüne. Ancak bir anca işler tersine döndü ve gördüğüm en feci karakter çöküşüne şait oldum. Bu bir büyüme ve olgunlaşma hikayesi değil, bunun hayatı tanımak ya da kendini tanımak ile de alakası olduğunu düşünmüyorum. İsterseniz fazla idealist ya da gerçekçi olmayan diyin ama Teh’in davranışlarının bir savunması olduğunu düşünmüyorum. Çok ilginçtir ki Th’i haklı bulan ya da yaptığını doğal karşılayan çok var, pekala doğal olabilir ancak aldatmayı meşrulaştırıp ikisinin birleşmesini istemeniz pek doğru değil açıkçası. Benim gözümde IPYTM aldatmayı meşrulaştıran, aldatılanın neredeyse kusura bakma seni elimde tutamadım yiğidim dediği saçma salak bir yapımdı. Ve lanet olsun ki kabul etmem gereken şu, gerçekçiydi. Çünkü olan bu, gerçek hayatta olan bu. %5 belki hayatına kendi ayakları üzerinde geriye dönüp bakmadan devam ediyor, o yüzden aslında bize gerçekçi bir kesit sundular. Tek umudum Teh’in akıllanmış olması ve bundan sonra mutlu oldukları gerçeği, eh bilemeyeceğiz ama öyle düşünmek istiyorum. Ve dizinin sonuna ben olsam şunu eklerdim.

‘Eğer beni bir daha aldatırsan çükünü keser eline veririm.’ – OH



Puanım: -10/10.

(Şaka şaka hoş karşılamasam da çekimler, gerçekçilik payı iyiydi. O yüzden gerçek puanım : 8/10.)

BKPP başka yapımlarda görmek umuduyla. Oyunculukları başka seviye de, gerçekten.

BK seni çok seviyorum ancak karakterinden nefret ediyorum ve PP… ah senin kadar güzel bir şey var mı bu BL dünyasında? Çok güzelsin, çok yeteneklisin. İkinizin de yolu açık olsun, bolca ve çokça seviliyorsunuz.

Sevgiyle kalın, umarım çok kızmıyorsunuz bana ve yazdıklarıma.

Öpüldünüz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I PROMISED YOU the MOON (Thai-2021)

Herkese merhaba! Uzun zaman oldu, herkesin keyifler iyi mi? Umarım iyidir, çünkü muhtemelen bu yazıyı okurken canınız sıkılacak ya da atlatt...